Japonya İslamın Eşiğinden Döndü!
- Japonya İslam’ın eşiğinden nasıl döndü?Japon -Rus savaşının arka planında ne vardı? ABD Japonya’ya neden Atom bombası attı?
- Abdülhamid Han nedenAsya’ya ‘Erenleri’ gönderdi?
- İngiltere Kraliçesi Victori
a’nın Özel Mektupları’nı Abdülhamid neden ele geçirdi? Mektupları neden analiz ettirdi?
- Abdülhamid Han neden Asya Birliğini kurmayı düşündü?
- Enver Paşa neden Asya’ya gitti?
- Kırmızı kitabın (defterin) orjinal resimleri.
Oktan Keleş bir kere daha tarihin doğru anlaşılması için belgelerle anlatıyor:
JAPONYA İSLAMIN EŞİĞİNDEN DÖNDÜ
Ve
OSMANLININ KIRMIZI DEFTERLERİ
Daha önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi; Japon İmparatoru Meiji, 1889 yılında İstanbul’a özel elçiler ve bu elçilerle birlikte; Sultan Abdülhamid Han’a hediyeler bir de ‘özel bir mektup’ göndermişti. Özel mektupta ise Japon İmparatoru, Abdülhamid Han’dan;
“İslâm dini, İslâm tarihi, İslâmın içeriği, ilim ve teknolojik
gelişmeler, vakıflar, hayır kurumlar vs. konuları ile ilgili olarak
kendilerine Japonca veya Fransızca olarak bilgiler,” gönderilmesini rica
etmişti.
Japon İmparatoru’nun İslâm Dini ile ilgili bilgileri isteyen mektubu
ve diğer bilgi ve belgeler inkâr edilemeyecek şekilde delilleriyle
birlikte arşivlerde bulunmaktadır.
Abdülhamid Han, Japon İmparatoru Meiji’nin isteklerini Şeyhülislam Cemâleddin Efendi’ye
açmış ve ilk etapta; tezhipli bir Kuran-ı Kerim daha bir çok hediye
elçilerle Japon İmparatoru’na gönderilmiş, diğer istediği bilgiler için
de süre istenmişti.
Daha sonra Japon İmparatoru Meiji’nin, İslam Dini ile ilgili istediği
bilgiler, Şeyhülislam Cemâleddin Efendi’nin başkanlığında bir heyet
tarafından hazırlanır ve gönderilir.
Japon İmparatoru Meiji
Peki, bu konularla ilgili bugüne kadar bilinmeyen gerçekler nelerdir?
Japon İmparatoru neden İslâm Dini hakkında böylesine teferruatlı
bilgiler istemiştir? Ve Kimden istemiştir? Sultan II. Abdülhamid Han’dan
istemiştir. II. Abdülhamid Han kimdir? İşte işin en can alıcı
noktalarından biri de budur: Sultan II. Abdülhamid Han aynı zamanda
İslâm Halifesi’dir. İslâmi makamın en tepesindeki kişidir yani, ‘emir-ül
mümin’dir. II. Abdülhamid Han’ın padişahlığı yanında aynı zamanda
‘halife‘ olduğu çoğu zaman gözden kaçmaktadır.
II. Abdülhamid Han’ın ile ilgili yapılan değerlendirmelerde çoğu
zaman, O’nun, Osmanlı Padişahlığı vasfına yönelik analizler yer
almaktadır. Bu politik tahliller doğru veya yanlış olabilir. Ancak,
üzerinden yaklaşık bir asır geçmiş olmasına rağmen Sultan II. Abdulhamid
ile ilgili gizlenen bilgiler nelerdir? II.Abdülhamid Han ile ilgili
asıl hiç bilinmeyen sır’lar nelerdir?
İşte Sultan II. Abdülhamid Han ile bilinmeyen gerçekler:
Abdülhamid Han Osmanlı İmparatorluğunun çökeceğini tespit etmiştir.
Osmanlı adeta harabe bir ev gibidir. Evin içinde bulunanlar; ‘evi tamir
edelim, şunu yapalım bunu yapalım, yenileyelim’ diyerek; yenilikçi ve
gelenekçi ekiplerin doğmasına neden olmuşlardır. Oysa Abdülhamid Han
çoktan başını evden dışarı çıkarmıştı.Dışarıda gördüğü gerçeklerle
hareket eden Abdülhamid Han, bir kere daha dehasını ispat edecekti.
II. Abdülhamid Han evden dışarı baktığında neler görmüştü? Dışarıda,
temsilen söylemek gerekirse; yükselen gökdelenleri, batının bilimini,
teknoloji ve sanayi alanındaki gelişmesini, Hristiyan Batı’nın yayılmacı
emellerin vs…
Oysa Abdülhamid Han biliyordu ki, evin içini ne kadar yenilese,
süslese de gökdelenlerle istila edilmiş bir şehirde; kendi evi , onların
arasında gecekondu bir ev gibi duracaktı.
Osmanlı içersindeki aydınlar, ileri gelenler; yenilikçiler ve
gelenekçiler olarak aralarında tartışa dursunlar, kendisi bir şeyler
yapmalıydı…
Batı adeta korkunç bir canavar haline gelmişti. Dizginlenemeyen,
terbiye edilemeyen bir canavar.Osmanlı’nın Batı’yı terbiye edecek eski
gücü yoktu.Gerçek buydu.
Asya Planı
Sultan II.Abdülhamid Han, Sırdaş ve Hazirun ile bir gece YILDIZ’da
toplanarak tarihi bir planın ilk adımlarını attılar. Batı’ya ve
Avrupa’ya karşı Asya Planı. Bu
planın içersinde; Asya’ya çok önem verilmesi, Batı’yı uyandırmadan,
gizli olarak Asya’ya maddi manevi yardımlar yapılması gibi unsurlar
vardı. Bu plan çerçevesinde; Asya’ya birçok görevli gönderildi.
Bunlardan en dikkat çekeni ise Çin’e gönderilenlerdi. Çin Budizm ve
çeşitli putperest inançlara sahip, nüfus olarak kalabalık bir
ülkeydi.Üstelik Türk kavmiyle tarihten gelen bazı husumetleri vardı.
Sultan Abdülhamid Han Çin’de mektepler açtırdı. Müslüman öğrencilerin
sayılarını çoğalttı. Para ve malzeme yardımları ile onları destekledi.
Tüm bunları ‘İslam Halifesi’ vasfı ile yapıyordu. Zira Batı ve
özellikle Yahudiler, İngilizler ve Vatikan Sultan’ın faaliyetlerini sıkı
bir şekilde takip etme gayretindeydiler.
Saray’ın bastırdığı özel EŞREF GAZETESİ. Çin Mektebindeki gelişmeler, öğrenciler ve hocaları görülüyor.Gazete’de Abdülhamid Han’ın talimatlarıyla Çin’deki yardımları açıkça yazıyor. Türkistan coğrafyasının, merkezi her noktasında buna benzer ciddi faaliyetler sürdürülüyordu.
Peki bu Japonya meselesinin aslı neydi? Çin’de yapılan faaliyetler
Japonya’da da yapılıyordu. Kültürel alış veriş faaliyetleri adı altında
İstanbul’dan Japonya’ya giden devrin ‘Erenleri’, orada Japon halkı ile
iyi ilişkiler tesis ediyorlar, İslâm dinini ve Türk kültürünü
aşılıyorlardı. Bu durum üstü kapalı bir şekilde de olsa, Japon Sarayı’na
ve üst düzeydeki insanlara kadar sirayet etmişti.
Japonlar’da da Budist ve değişik inanç sistemleri olmasına rağmen
Çinliler gibi değillerdi.Geleneklerine son derece bağlı, asil bir
millettiler. Erenlerin faaliyetleri öyle bir noktaya ulaşmıştı ki, Japon İmparatoru Meiji İslâm Dini ile çok yakından ilgilenmeye başladı.
İşte bu sebeple II.Abdülhamid Han’a özel mektup yazarak, İsâm Dini ile ilgili çok ama çok teferruatlı bilgiler istemişti.
Daha önce değindiğimiz gibi İmparator Meiji, II.Abdulhamid’e Osmanlı
Padişahı vasfı dolayısıyla değil, İslâm Halifesi olması nedeniyle özel
mektup yazmıştı. Sultan Abdülhamid Han’da İmparator’un İslâm Dini ile
ilgili istediği bilgileri göndermiş ve O’nu İslâm’a davet etmişti. Bu mektup Japonya’da arşivlerde gizli olarak saklanmaktadır
İslâm Halifesi olan Abdülhamid Han, Batı’nın üzerimize çullanmak için
fırsat kolladığını ve İslâm ülkelerini büyük felaketlere
sürükleyeceğini anlamıştı. Bu plana karşı plan yapmalıydı.Ve hedef; doğunun kendi aralarında batıya karşı oluşturacağı birliğe ve dayanışmaya ulaşmak olmalıydı.
Japon İmparatoru Meiji ve Ailesi
Japon İmparator’u ve tebaası İslâmı seçme noktasına gelmişlerdi.
İngiliz casusları Ruslarla işbirliğine girerek, Osmanlı’nın bu
girişimini engellemeye başladılar. Japon-Rus savaşını tarihçiler bir de
bu açıdan tekrar incelemelidirler…
Japon Rus Savaşı ile ilgili askeri matbaada Osmanlıca olarak bastırılan ayrıntılı kitaplar.
Bilindiği gibi, II. Abdülhamid’in talimatıyla Japonya’ya hareket eden Ertuğrul Fırkateyni, Temmuz 1889′da İstanbul’dan yola çıkmış ve 1890 tarihinde Japonya’nın Yokohama Limanı’na varmıştı.
Japon İmparatoru, Türk amiralini ve heyetini görkemli bir şekilde
karşılamış ve II. Abdülhamid’in gönderdiği hediyeleri kabul etmişti.
Ertuğrul Fırkateyni 15 Eylül 1890 tarihinde Yokohama Limanı’ndan
ayrılmış ve Kuşimoto açıklarında 16 Eylül 1890′da kayalara çarparak
batmıştı.
Ertuğrul Firkateyni’nin batışı ile ilgili kuşkular bugün de devam
etmektedir.Acaba gemi şiddetli tayfun yüzünden mi battı yoksa bir
sabotaj mı vardı?
Ertuğrul Firkateyni’nin batığını çıkaran ekip başının ifadesine göre;
‘yaptığımız araştırmalarda geminin kazan dairesinde, gemi batmadan önce
büyük sorun yaşanmış ve belki de geminin batmasına kazan dairesindeki
ısınmanın neden olabileceğini’ söylemesi ve ‘çıkan bulguların çok
tartışılacağını’ söylemesi oldukça dikkat çekicidir.
Japon medyası yapılan bu çalışmaları yakından takip etmekte ve aynı
ilgiyi Türkiye’den de beklediklerini sık sık açıklamaktadırlar.
Tekrar konumuza dönecek olursak; düşünün o gün İslâm’ı seçmiş Japonya
(din konusunda Japon halkı İmparator’a büyük oranda uyacak, Müslüman
olmuş İmparatorları’nın dinine girmelerinde halk bir sakınca
görmeyecekti. Burada kısa bir not düşmek gerekirse; bugünkü
istatistiklere göre, Japonlar hızla din değiştirip, Hristiyan
olmaktadırlar.Japonya Hristiyanlaşmaktadır.)
Bugün Doğu’da Japonya bir İslâm ülkesi olsaydı acaba Batı’nın ve
Dünyanın kaderi ne olurdu? Olası ihtimallerden birkaçını sıralayalım:
Çin abluka altına alınacak, Asya’nın diğer kavimleri de hızla
Müslümanlaşacaktı. Teknolojiye öncülük etmiş bir Müslüman Japonya,
İslâm’ı hedef alan Batı’ya karşı aman tanımayacaktı. Üstelik Osmanlı’ya bağlı bir birlik olarak Asya Birliği kurulacak, bu durumda Asya İslâm Birliği’nin
önünü açacaktı.Bugün Avrupa Birliği kriterleri değil, Asya Birliği
kriterleri konuşulacaktı.Avrupa bu birliğe girmek için; örfünden,
dininden, kültüründen tavizler verecekti. Kısaca Dünya tarihinin kaderi
değişebilirdi.
İngiliz ajanları, gizli raporlarında o günkü Japonya-Osmanlı
yakınlaşmasını oldukça tehlikeli bulduklarını belirtiyorlardı.Sadece bu
konu ile ilgili olarak bile bir kitap yazılabilir.
Kuşkusuz II. Abdülhamid Han İngilizleri çok yakından tanıyordu.
İngilizlerin özel Devlet kitaplarını çevirtip,okuyor ve notlar alıyordu.
Bu kitaplar öyle herkesin ulaşabileceği sıradan kitaplar değildi.
Kraliçe Victoria’nın Özel Mektupları
İngiliz Kraliyet ailesi için özel olarak basılan ve sadece belirli
kişilere verilen,İngiliz Saray’ına has bu kitapların üzerinde İngiliz
Kraliyet Arması bulunurdu. Örneğin Kraliçe Victoria’nın 1837-1861 arası
yazdığı özel mektupları ve gizli yazışmaları olan kitap, II.
Abdulhamid’in çevirttiği kitaplardan bir tanesiydi.
RESİM 1901 tarihli Osmanlıca mühürlü orijinal kitapKendilerini uyanık sanan İngiliz Ajanları, Abdülhamid’in dehası karşınında bir şey yapamamışlar bu çok gizli belge kitapları Yıldız İstihbaratına kaptırmışlardı.
Abdülhamid Han bu tip kitaplarla; İngiliz Kraliçesi’nin psikolojisine kadar analizler yaptırıyordu.
Tekrar konuya dönecek olursak, İngilizlerin ve Rusların girişimleri ile Japonya İslâm’ın eşiğinden dönmüştü.Şimdi
1- Acaba Amerika
Hiroşima ve Nagazaki’ye İngiliz raporlarının etkisi ile atom bombası
atmış olmasın? Asil Japon Milletine yapılan bu saldırıyı, asil ve büyük
Türk Milleti hâlâ nefretle kınamaktadır.
3-Enver Paşa hakkında ahkâm kesenler, Asya’da Türkistan’da ne işi vardı diyenler acaba şunu hiç düşündüler mi? Enver Paşa Abdülhamid Han’ın doktrini ile hareket etmiş olamaz mı? Yeni bir şuur ve atılım için, Asya Birliği ve Asya’da Türk İslam Birliği için orada bulunmasını bilemezler tabii ki… Çünkü Yıldız Gizli Kırmızı Kitapları’ndan haberleri yok!
(Kırmızı Kitabın iç ve dış orjinal hali)
(Kırmızı ipek ay yıldız.Maliye Nazırı Ziya Paşa emri ile el yazması
örtülü ödenek bir hakim kod adlının,1908 tarihli ve çeşitli mühürler..)
Bugünkü Kırmızı Kitabın aslı Osmanlı’dan gelir. Yani Yıldız’dan
II.Abdülhamid’den gelir.Yıldız Teşkilatı’nda bu defterler, seçilen özel
kişilere verilir.Yapacakları görevler, o görevlerle ilgili tarihi
belgeler, arşiv bilgileri vs. her şey yazılırdı.
Bu kitapçıklar; kırmızı ipek kaplı olup, üzerinde Ay-Yıldız vardır.
İçi el yazmasıdır. Başkasının ele geçirme ihtimaline karşı, kolay yansın
yok edilsin diye kap kısmı barutla doldurulmuştur.
Bu kitaplar görev tamamlandığında içersine rapor ve bilgiler eklenerek Sultan’a teslim edilirdi.
Sırdaş, bilgileri Sultan II.Abdülhamid Han’a okudu, Sultan, ‘Olur’ verince bilgiler Kara Kaplı’ya işlendi.
kaynak:http://yetenekavcisideha.blogcu.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder